Hayrabolu’da yaşayan büyük velilerden Ahmet Sarban Hz.lerinin sevdiklerinden biri hastalandı bir gün. Bu zat ziyaretine gitti bu kişinin.
-Geçmiş olsun kardeşim. Allah şifa versin!
-Teşekkür ederim hocam.
Sonra sohbete başladılar. Bir ara buyurdu ki:
-Bu hastalık bir şey değil. Asıl hastalık kalpte olandır.
-Kalpte olan mı?
-Evet. Kalbin hastalığı yanında bunlar hastalık bile sayılmaz.
-Kalpteki hastalık nedir ki hocam?
-Küfür’dür.
-Allah’ı inkâr mı yani?
-Evet, bunun tedavisi cehennemde sonsuza dek yanmaktır.
“Pişman olacaklar!”
-Hocam, imansızlar cehenneme girince çok pişman olacaklar, değil mi?
-Hem de nasıl. Hele hayvanların toprak olduğunu görünce,
-“Aaah! Keşke bizde toprak olsaydık” diye çok hayıflanacaklar. Ama…
-Ama faydası yok değil mi hocam?
-Evet. Onlar, küfürlerinin cezası olarak sonsuza dek cehennemde yanacaklar. Hâlbuki Müslüman’ın hastalığında şifa vardır.
-Anlayamadım hocam!
-Hastalığa şifa vardır, diyorum.
-Nasıl yani?
-Şöyle ki, Müslüman’ın hastalığı, günahlarını temizler. Aklını başına getirir. Sonra ölümü hatırlatır ona.
-Ayrıca günahlarına tövbe etmesine vesile olur.
-Değil mi? Yakınlarıyla helalleşir. Bütün bunlar, kalbin uyanmasını sağlar. Bu da şifadır işte.
-Çok doğru hocam. Şimdi iyi anladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder