29 Mayıs 2013 Çarşamba

Resul'e Kırk Mektup

36. MEKTUP*
Şikâyetçiyim Ey Hilkat-İ Sebebimiz
Ben diyerek yazıyorum, evet ben. Adım adım her tarafta, her köşe başında ben varım. Şikâyetçi olan ben varım. Kendi battığım pisliği de hesaba katarak kendim başta olmak üzere şu an ümmetinizin düştüğü o karanlıktan, dipsiz kuyulardan, hiçlikten, miskinlikten ve daha nice kötülükten şikâyetçiyim. Şikâyet konularım ne bir ne bin ey hilkat-i sebebimiz. Ama Siz arzu ederseniz dua buyurursanız, Siz’in muhabbetiniz üzerine bizi halk eden rabbimiz bizleri de adam eder, Müslüman eder, ümmetiniz eder. Siz gideli asırlar geçse bile biz hala Siz’i yanı başımızda hissetmekteyiz. Kapı açılsa Siz geleceksiniz diye bekliyoruz.  Aslında ben Siz’i uzak bilmiyorum, Siz yakınsınız. Siz kimseye ötelemezsiniz. Küfrün en azgın başlarını bile son ana kadar bir umut bekleyen Siz ümmetinizin büyük günah sahiplerine şefaatinizi sunacağını beyan eden Siz, bizleri yalnız bırakmazsınız. Biz Siz’i gönderenin merhametinin bir damlasını Siz’de gördük. Siz’de böyle merhamet, Siz’i gönderende milyarlarca misli rahmet ve merhamet varken ümitsizlik bizim vasfımız olamaz.
Lakin şikâyetçiyim. Siz yokken babalar kızlarını diri diri toprağa değil ateşe gömmeye başladılar. Onları ya çıplak yada yarı çıplak sokağa saldılar. Kuzuları kurtların arasına salar gibi saldılar. Bir kısmı emanetlerine sahip çıkamamanın cezasını ağır ödediler bir kısmı ise ödemeyi bekliyorlar. Ben o babalardan şikâyetçiyim. Onlar baba olamadılar. Emaneti layıkıyla taşıyamadılar. Onlar Siz’in kızlarınızı koruduğunuz gibi koruyamadı. İmanı çok olan gençlerle değil parası çok olan gençlerle, işi iyi olan gençlerle evlendirdiler. Onlara zulmettiler. Hem dünyalarına hem ahiretlerine zarar verdiler. Ben o babalardan şikâyetçiyim.Ve şikâyetçiyim. Kendisi ölümden, ölümün sahibinden korkup örtünürken kızını örtmeyen anneden şikâyetçiyim.  Cennet ayaklarının altındayken kızlarını paragöz yetiştirip açılıp saçılmasını görmeyen ve onların ahlakını sizin sünnetinize ve size indirilen Kuran-ı Kerim’e göre değil,  bozulmuş çevrenin ve zehirli TV programların etkisine göre düzenleyen kızlarını cehenneme taş olarak yetiştiren annelerden şikâyetçiyim.
     Ve şikâyetçiyim. Siz’in emanetleriniz ateşler içindeyken sessiz kalan, ‘’birleşin’’ demenize rağmen ‘’siz kardeşsiniz, birbirinizi sevin yoksa iman etmiş sayılmazsınız’’ demenize rağmen  ruhsuz, hissiz, selamsız  ve maalesef duyarsız ve merhametsiz olan güruh haline gelen ümmetinizden şikâyetçiyim. İslam coğrafyası yer yer kanarken kimisi zevk- ü sefada. Bir köşede komşuları aç yatarken kendileri altın içinde yüzmekte. Kimisi kâfirlerin elini hiç bırakmazken Müslüman’ı hiç görmemekte…  Şikâyetçiyim. Daha kundağından çıkmamış bebeğe sıkılan kurşunu görmeyen, bir lokma ekmek için çöplerde tükenen hayatlara başını çevirip bakmayan ve fakir diye hakir görülen kişinin Siz tarafından kardeş ilan edildiğini bilmeyen o gafillerden şikâyetçiyim. 
      Yine şikâyetçiyim. ‘’Biz Siz’i görmeden sevdik’’ demesine rağmen  ve Siz’in ‘’kardeşlerim’’ diye hitap etmenize rağmen Siz’in kardeşliğinizin nasıl bir nimet olduğunu görmeyen, Siz’i anlamayan ve Siz’i okurken sanki tarihte iz bırakmış bir insanı okur gibi okuyan, anlamaktan dolayısıyla anlatmaktan aciz insanlardan şikâyetçiyim. Çünkü biz bize küçücük bir iyilik yapanı bize bir selam vereni bile büyük muhabbetle anarken Siz bizim için onca zulme göğüs gerdiniz. Taşlandınız, kanınız akıtıldı. Siz en huzurlu en rahat olması gereken insan olmanıza rağmen en sıkıntılı oldunuz. Dünya namına hiçbir şeyiniz olmadı. Ama biz bunca olanlara rağmen Siz’i layıkıyla sevemedik, sevdiremedik. Anlayamadık, anlatamadık.  
         Aslında kendimden şikâyetçiyim. Bataklığımdan Siz’e seslendiğim için, haddim olmadan haddimin çok üstündeki şeyleri istediğim için, yüklendiğim davayı da çamuruma çektiğim için. Temizlemek yerine kirlettiğim için. Hep dünya için uğraşırken ahireti unuttuğum için. Siz’i sevmenin bana her kapıyı açacağını bilmeme rağmen Siz’i layıkıyla sevemediğim için. Ve en mühimi Siz’i sevmenin rabbi sevmek olduğunu bile bile Siz’i sevmenin çölde suya kanmak olduğunu bile bile çölde susuzluktan ölüyorum ya. Ben asıl kendimden şikâyetçiyim...
Yunus Coşkun


 Kaynak:www.40lar.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder